Gülbahar Gümüşten: “Tasarım demek, bir fikir için sonuca ulaşmadan önce ki adımlar bütünüdür”

Posted by

Bu ayki konuğumuz bir Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencisi. Aynı zamanda farklı halı tasarımları yaparak çeşitli yarışmalara katılmış. Öyle ki, iki yıl üst üste Türkiye’de yapılan farklı halı tasarım yarışmalarında birincilik kazanmış. Böylesine genç ve başarılı bir yetenek olan Gümüşten, çini, suluboya, yağlıboya, kumdan heykeller yaparak tasarımlarını farklı ve özel kılma çabasında. Biz de kendisine Decor Dergisi olarak tasarıma başladığı günleri ve ileride ki planları hakkında sorular sorduk.

Öncelikle Gülbahar Gümüşten’i tanıyalım

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları,  Halı Kilim ve Eski Tük Kumaşları Anasanat Dalı son sınıf öğrencisi olup, İlkokuldan Üniversite hayatına kadar birçok yarışmada, hem ulusal hem de uluslararası ödüller aldım. Kendimi kısaca, bulunduğu kurumu ve ülkesini temsil eden, yurt içi ve yurt dışına halı tasarımlarını kendi ismi altında yapan genç bir tasarımcı olarak tanımlayabilirim.

Tasarım hayatına nerden girdi?

Tasarım, benim için düşünüp planlamak; bir fikir için sonuca ulaşmadan önce ki adımlar bütünüdür. Kısaca kafa yormaktır. Yemek yerken, uyurken, seyahat ederken belki de… Bu anlamda tasarım benim hayatıma, fikirlerimi çizerek anlatmaya başladığımdan beri, yani ilkokulda girdi. Ancak üretime yaklaşmam zaman aldı. Halı tasarımlarımın dokunmasının verdiği o hazzı almaya üniversite yıllarında başladım. Hali hazırda da dokuma ve dokuduğuma dokunma sürecini yaşamaya devam ediyorum.

Peki, Halı senin için ne ifade ediyor? Halının diğer tasarım ürünlerinden farkı nedir?

Halı tek başına bambaşka bir şey olduğu gibi, kendi içinde de makine halısı ve el halısı olarak farklı benim için. Bir el halısı tasarladığımda kendimi çok daha iyi hissediyorum. Biliyorum ki ondan bir tane olacak ve dokunduğunda yün kokacak. O doğallığı bakarak, görerek ve koklayarak hissedeceğim. Bana göre tasarım ve sanat gibi ayrılıyor bu iki tür. Makine halısı için de farklı duygular besliyorum. Son olarak dokuttuğum bir tasarımım, kelimelerle ifade edemediğim, el halısından çok farklı düşüncelere sevk etti beni. Aynı zamanda makine halısı dekoratif olmasının yanı sıra işlevseldir de bana göre. Bu anlamda halının hem kendi içinde hem de diğer tasarım ürünlerden çok ayrı yeri var benim için.

Infinity

2018 yılında İHİB, 2019 yılında ise GAHİB tarafından düzenlenen halı tasarım yarışmalarında birinciliği kazandın. Bu yarışmalarda tasarladığın halılar ve hikayelerinden bahsetmek istermisin?

İHİB’in HARE programına katılmıştım. Orada ustanın ip boyamasını izlerken, kazandaki iplerin hareketlerinden çok etkilendim. İplik kazanında bazen birbirini takip eden, bazen de suyun altında gezinip bize varlığını hissettiren onlarca ip… Kimi yüzeyde köpüğüyle dans ediyordu, kimi dipte… Kimi aprajlı kimi tek düze… Aslında “Surface” in tasarım sürece o an başladı. Surface; Dipte kaybolup suyun başka bir ucunda yükselen, birbirlerinin üstüne çıkıp kendilerini hissettirmek isteyen, iplerin hareketlerinden ilham alınıp dokuduğum bir halı.

 

 

“Infınıty” ise Almanya Domotex fuarına gittiğim dönemde ortaya çıkmaya başladı. Hannover belediye binasını gezerken gördüğüm krokilerden etkilenmemle ortaya çıkan bir eser… Kendimizi git gide içinde bulduğumuz kalabalığın sonsuz boşluğu… Her bakışta keşfi tamamlanmamış bir kıtayı keşfetme heyecanı ile oluşturulan, alışılagelmemiş başka bir kent olarak tanımlayabilirim.

Örnek aldığın bir sanatçı veya tasarımcı var mı?

Alanında iyi olduğuna inandığım, kendisiyle çelişmeyen herkesten bir parça örnek alabileceğim şeyler oluyor. Yeri geliyor bu kişiler hocalarım, bazen ise sanatçılar olabiliyor. Mesela yurt dışında Carol Sebert’ı beğeniyorum. Sanat günleri adı altında workshoplar yaparak farklı malzemelerden desen tasarlıyorlar. Bu çalışmalar ve sanatçılar çok ilgimi çekiyor.

10 yıl sonra kendini nerede görmek istiyorsun?

Kendimi, tasarım stüdyosunu kurmuş bir tasarımcı olarak hayal ediyorum; bir stüdyoda sürekli kalıp programların sınırlarını zorlayan bir çizimci olarak değil. Gezip, görüp, araştırıp bunu yaşamının bir parçası haline getiren bir birey olmak istiyorum. Şu an farklı alanlardan ve mekanlardan beslenmeye çalışıyorum. Farklı workshoplara katılıyorum. Farklı alanlardaki sergileri de takip ediyorum. Çini, suluboya, yağlıboya, kumdan heykeller yapıyorum… 10 yıl sonra bir ekip ile bunları yapmak istiyorum. Elinden fırçası kâğıdı kalemi yağlı boyası eksik olmayan bir ekipten bahsediyorum. Bugün neden bizden creative mathers neden çıkmasın? Ya da neden bir Türk tasarım ofisi taleplere karşılık vermek adına kendi atölyesini de ayrıca kurmasın ki?  Ve bir tasarımcı olarak o halılarla yurt dışı fuarında neden bulunmasın? Bu zaman alacak belki ama olacağına inanıyorum.

Comments are closed.